Rumeli Rüzgari, büyük ninelerimi Istanbula ve Anadoluya savurup getirmis hicretin hikayesi elbette... Rüzgar, sadece zorunlu göcün hatirasi, nostalji notlari olarak da gecmiyor bu defterlerde. Kusaklar arasinda yasadigimiz derin dönüsümler, simdilerde yerlesik oldugumuz halde etrafimizdaki mekan üzerinden süren ve belki zorunlu göclerden, hicretlerden cok daha kudretli akil almaz degisimler, esyanin hakikatine vakif olmamiza engel müthis hizli sürecler de, Dört Defterin hayretlerindendir... Buna ragmen Rumeli Rüzgari, nesilden nesile cok da bilincli olmayarak aktarilan benzesimleri, icerik degistirse de bir türlü yatistirilamayan tedirginliklerimizi, sebepli sebepsiz hasretlerimizi, bagliliklarimizi, hic kurtulamadigimiz esaret hissiyatimizi, en önemlisi tavir olarak tüm sonraki kusaklara da sirayet etmis bir ruh halini isaret eder... Usta yazar Sibel Eraslandan türlerin arasinda cesurca salinan, Balkanlardan Akdenize, asirlar evvelinden bugüne gelerek kokulardan seslere, uzak hatiralardan yakin tanikliklara, insanin ve hayatin derinliklerine temas eden zengin ve cok katmanli bir metin. Her defterin adeta sihirli bir kapi islevi gördügü kirk odali, büyük ve bereketli bir konak Rumeli Rüzgari.
