Yildirimlar düsüren, topragi catlatan, karalari denizlere, denizleri karalara akitan o kadim irade madem kaosu seviyor, insanin tek kurtulusu bu kaosla uyum icinde devinmektir. Madam Arthur Bey dünyada cennet hayali kurmanin bir ahmaklik oldugunu düsünüyor. Gercek insan cehennemde hayatta kalmanin yollarini kollayabilendir. O kadar kötü. O kadar kötüydü. O kadar kötü olacak. Cesaretini yeniden toplayacak. Hayatta kalabilmek icin. Icindeki varolus hirsini baska bir bedene devredebilmek icin. Tuzaklar kurdu. Kuruyor. Kuracak. O hep kötü olacak.

Gerceküstü özellikleriyle Madam Arthur Bey, yazar Olcayto Ran, bir savas artigi olan dilsiz Maria, bilge hayat kadini Nagehan ve kalbi kirik eski sevgililer, kimliginin pesindekiler, kayip babalar, sirlarin pencesinde yasayanlar... Yollari Kara Yalida kesisen bu birbirinden renkli, birbirinden karanlik ve yarali karakterler yasam denen lanetle bas etme cabasindadir.

Sahaflardan topladigi eski fotograflardan hayatlar kurgulayan Olcayto Ranin benliginde kadinla erkegi birlestiren Madam Arthurla tanismasi, kendi karanlik gecmisine de kapi aralar. Gecmisteki cinayetler nedeniyle Madam Arthur Beyden ölesiyle korkan Kedilese kulak veren Olcayto, zamanla yolunu kaybetme tehlikesiyle karsi karsiya kalir.

Mine Sögüt sira disi romani Madam Arthur Bey ve Hayatindaki Her Seyde okurlari Kara Yalinin karanlik odalarinda dolastirarak kimlik bunalimlari, iktidarla iliskileri, karabasanlari ve korkulariyla yüzlesmeye, varolusun temeli olan kaosun icinden gecmeye davet ediyor.